12 EYLÜL ASKERİ FAŞİST DİKTATÖRLÜK KOŞULLARINDA CEZAEVLERİNDE YAŞANANLAR ÜZERİNE ÇOK ŞEY ANLATILDI. ANLATILANLAR ANLATILMAYANLARIN YANINDA DEVEDE KULAK KALIR.
Memik HORUZ anlatılmayanı anlatmaya çalışmış. 10 yıl aynı süreci birlikte yaşadık ve birlikte çok şey paylaştık.
12 Eylülde 110 gün bilfiil işkenceli sorgudan sonra Metris Cezaevi’ne götürüldük. Memik HORUZ süreci çok güzel gözlemlemiş ve kitabında da dile getirmiş.
Memik HORUZ ’un “ İTİRAFÇI” adlı kitabını okurken yaşamak, yaşarken de düşünmek, düşünürken sorgulamak önemli bir nokta.
Bir süreci sorgularken veya değerlendirirken merkezinde insan varsa çok dikkatli olmak ve her yönüyle değerlendirmek, ön yargı ve kalıplardan kaçmak gerekiyor. Bir insanı yaşadığı koşullardan bağımsız ele alamayız, korkuları, hayalleri, zaafları, savunma ve saldırı içgüdüleri ile birlikte ele alınmadığında her şey soyut kalır.(*)
Cezaevleri ve cezaevlerinde yaşayan tutsakların yaşamını, yaşadıklarını anlatan sayısız kitap çıktı. Çoğu belgesel olmasına rağmen tek taraflı ele alınmış. Her şeyin merkezine siyasi kaygılar oturtulmuş. Bu nedenle sorgulayıcı, yol gösterici olamamış. Bazı arkadaşlar kitaplarının merkezine kendilerini oturtmuş. Yol arkadaşları gözüyle baktıkları için yoldaşlık ilişki ve çelişkileri es geçilmiş.
Memik HORUZ kuralların dışına çıkmış yazılmayanları içimizde sakladıklarımızı dışa vurmuş. Bu kitap öykülendirilmiş bir psikanaliz kitabı gibi.
Kitap aslında bizim gerçeğimiz ve iç dünyalarımızdaki çelişkilerin de bir yansıması gibi. İşkence koşulları ve tutsaklık dönemi bir insanın kendisiyle ve inançlarıyla yüzleştiği bir sınanma noktasıdır.
Memik bu kitabında “SATILMIŞ” adlı ihanetçiyi ele alırken diğer yandan da kendini ve bizleri de mercek altın almış. Dışa vuramadığımız vurgularsak dışlanırız korkusuyla dile getiremediğimiz birçok yönümüzü de masaya yatırmış.
Direnmek ve direnişin kırılma noktasında kişilerin yaşadıkları çelişkileri, gelgitleri dışa vuruyor. Anlatılmayanları anlatmaya çalıştığı için önemli ve herkesin okuması gereken bir kitap.
Bu kitap bir ayna gibi duruyor karşımızda. Yıllarca tutsaklık koşullarında direnen, çoğu gençliğini bile yaşayamamış, yaşamı yeterince tadamamış tutsaklar esaretin, zulmün, işkencenin merkezinde yaşama tutunmaya çalışırken hissettiklerini dile getirmek zor gözüküyor.
Her canlı kendini var eden nesnel koşullara uygun davranır. Bu kitapta da bu nesnel koşullardan yola çıkılarak kaleme alınmış.
Egemen güçler her toplum ve sistemde kendi varlık nedenlerine uygun davranır ve örgütlenir. (**) Sömürücü sınıflar ve yönetimler de kendini var eden sitemin kurallarına göre davranır. Onların varlık nedeni savaş, işkence, zulüm, emek sömürüsü, katliam ve zorbalıktır.
Hangi koşullar altında olursa olsun her insan yaşamak için mücadele eder. Mücadele özgürleşmenin temel dinamiğidir. Mücadele örgütlü bir güce dönüşürse haklarını almayı başarır. Toplumu dönüşüme uğratmayı başarır. Bu da egemen güçlerin sonu demektir.
12 Eylül Cezaevlerinin dokusunu anlamak gerekiyor ki anlatmamız için bir nedenimiz olsun. Bugün gelinen aşamada tüm cezaevlerinde aynı uygulamalar sürüyorsa bu sistemin karakterinden kaynaklanıyor. Sisteme karşı siyasi ve ideolojik olarak donanımlı olmayan ve bilgiyle donanımlı olmayan her insan yalpalaya bilir. Sorun kişinin nerede duracağı ve hangi mevziide tutunabileceğidir.
Memik bu kitabında kırılma ve tutunma noktalarını anlatıyor. Devlet şiddetinin yarattığı korku karşısında yaşanan çözülme, teslimiyet ve çaresizliğin eseridir.
İTİRAFÇI KİTABI VE “SATILMIŞ”
Devrimciliğin temel felsefesini anlayamayan içindeki evrimi tamamlayamadan sıcak mücadelenin içine atılan yüzlerce insandan biridir SATILMIŞ.
Direnmeyi, mücadeleyi ve tutsaklığı sadece birinin söylemlerinden duymuştur. Sevgi ve huzurdan uzak ve egolarını yenememiş birisiyse devrimcilerle veya faşistlerle birlikte olmak bu tipler için sığınılacak bir limandır.
Toplumda ve çevresinde itibarı ve saygınlığı kalmamış birisi ise kendini gizleyeceği ve korunacağı yer olarak devrimci örgütlerin içine girerek kendilerini güvenceye aldıklarını sanırlar. Artık rüştünü ispatlamak için çırpınır dururlar. Tabakta yalanmadık kül bırakmaz, kurusıkı militanlıklar yapar, kendini süper savaşçı gibi konumlandırır. O artık lümpenliğini örten militan maskesiyle hareket içinde at oynatmaya başlamıştır bile. Keskin ağır abi rollerinde asıp kesmeye de adaydır. Eh keskinliğin geçer akçe olduğu yerde bu adam içteki tahtakurusu gibi yoluna devam eder.
Fakat bu onun gibi militan görünenlerin gerçeği değildir. Görünen yanıdır. Bunu cezaevi sürecinde çok net gördük. Bunlar onların gerçeği değil o koşulların bir militanıdır. Ne zamanki içlerindeki gerçeği açığa çıkaracak başka koşullar oluşunca içindeki gerçek kişilik ortaya çıkar. Şapka düşer kel gözükür.
İşte Memik bu gerçeği kitabında edebi bir dille anlatmış. Herkesin bu kitabı okumasını ve derslerini yaşamlarına kazımasını öneriyorum.
Teşekkürler sevgili Memik HORUZ.
Bu kitabı okurken arada iki kitabı daha okudum ve birleştirdim.
(*) ENGİN GEÇTAN / İNSAN OLMAK
(**) MUZAFFER ORUÇOGLU/ DEVLET ve KOMÜN