İBO'NUN OKUDUKLARI- II
68 bir fırtına gibi gelip geçti ve yerini en az onun kadar sıcak siyasal tartışmalara bıraktı. 68’in sayesinde iki eylemci aydını, Jean Paul Sartre ile Herbert Marcuse’yi, Bulantı’yı, Tek Boyutlu İnsan’ı, Aşk ve Uygarlık’ı da tanımış olduk. 69’da dipte köşede kalan ne kadar sessiz sünepe adam varsa, tartışmaya başladı. Okumayanın hatip yazmayanın katip olduğu bir ortam içinde bulduk kendimizi. İbo, 68 eylemleri ile bu eylemlerin gerçekleştiği ana zemin (genel toplumsal durum ve verili tarih) arasındaki somut bağlantılara ve bu ana zeminin değişimine yol açacak belli başlı dinamiklere takmıştı kafayı. Pratiğin içindeydi ama durumu derinlemesine kavramak için teorik bir donanıma ihtiyaç duyuyordu.
1969’da pratik faaliyetlere ve tartışmalara yoğun bir şekilde katıldığı için edebiyat dergilerinden önemli ölçüde koptu. Marx’ın Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi ile Mao’nun Teori ve Pratik’ini, Lenin’in Bir Adım İleri İki Adım Geri ile Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı’nı, Stalin’in Leninizmin İlkeleri’ni, okudu. Yine aynı yıl içinde Engels’in Ailenin Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni ile Anti- Dühring’ini okudu. May Yayınlarından kitap alan bir arkadaşın kitaplarına da fena halde dadanmıştı. Bazen de Bora Gözen’in kitaplığından alıp okuyordu. Gözü kitaplıklardaydı. Kaldığı yer olmadığı için farklı evlerde kalıyor ve o evlerin kitaplıklarını, sahiplerine sorarak yağmalıyordu. Yağma mallarından tabi ben de yaralanıyordum. ‘İnsanlardan ödünç aldığın kitapların kenarlarına not düşme,’ diye uyarıyordum. Onun kitap kenarlarına düştüğü notlardan sanırım bir iki kitap çıkardı ortaya.
1969’da durumum iyi değildi. Romanımı ve öykülerimi yayınlatamamıştım. İbo edebiyatı askıya aldığı için dergilerden sadece Varlık Dergisini okuyabiliyordum. Sevgili bulamamış, matematik-astronomi bölümüne de hiç ısınamamıştım. Laleli’deki Fakülteye her girişimde, kendi bölümüme değil, felsefe ve edebiyat bölümüne giriyor, ya Takiyettin Mengüşoğlu’nu, ya da Mehmet Kaplan’la Faruk Timurtaş’ı dinliyordum. Bazen astronomi derslerine takılıyor, geceleyin yıldızları gözlemlemek için öğrencilerle birlikte, İstanbul Üniversitesi Merkez binaya ait bahçedeki gözlemevine giriyor, oradaki dev teleskopla yıldızlara ve ötesine bakıyordum. Her bakışımda da cüceleşiyor, yapıp etmelerimin anlamsızlığını duyumsayarak bunalıyordum. Sık sık Türk Solu bürosuna uğruyor, orda çalışan İbo ile sohbet ediyordum. Bir ara elinde, Oscar Lange’nin Sosyalizmin Yeni Meseleleri adlı kitabı vardı. Bitirmemişti. Aldım cebime koydum, okumadan kaybettim. Aklım uzaydaydı. Galaksimizin ötesinde neler vardı? Engels’in bir gün güneş soğuyacak, dünyamız gidip ona çarpacak şeklinde bir beyanı sık sık kafamı yokluyordu. İnsanların bitip tükenmez minnacık meşgalelerini gözlemleyince, güneşin soğuması hızlanıyor, çarpma çok daha şiddetli bir hal alıyordu.
1969’un sonlarına doğru devrimci güçlerin tek parçalı varlığı, bölünmelerle fetret devrine girdi. Tartışmalar, polemikler üniversite amfilerinde, dergi sayfalarında iyice kızıştı. Velvele ve cümbüş hoşuma gitti. Tartışmalara daha çok katılır oldum. Değirmenköy toprak işgaliyle, kısa süreli de olsa cezaevi yaşamını tanıdıktan sonra profesyonalleştim. Türk Solu Bürosu meskenim haline geldi. Büro’nun bağrında iki büro oluşturduk. İşçi Bürosu, Köylü Bürosu. İbo işçi, ben ise köylü bürosunun başkanlığını üstlendim.
İbo, elinde Lenin’in Ne Yapmalı kitabıyla tartışmalara katılıyor, bireysel teröre, ekonomizme ve aşamalı bilinçlendirme anlayışına karşı görüşler ileri sürüyor, gençliği işçi sınıfı ve yoksul köylülükle birleşmeye, devrimci, dinamik bir güç haline gelmeye çağırıyordu. Ben, Trakya köylerini çalışma alanı seçmiştim.
1970’de Kıvılcımlı’nın kitaplarını Konyalı Celal satıyor ve bu kitapları paket halinde Türk Solu Bürosu’na getiriyordu. Kıvılcımlı o zaman, ikiye bölünen MDD’ciler arasında tarafsız bir siyaset izlerken, taraflar da Kıvılcımlı’yı kendi saflarına çekme çabası içine girmişlerdi. İbo, o yıl Kıvılcımlı’nın Halk Savaşının Planları, Oportünizm Nedir gibi kitaplarını peş peşe okumaya başladı. Ayrıca, Mao’nun o ana kadar yayınlanan eserlerini; Engels’in Doğanın Diyalektiği, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm’ini; Lenin’in, İşçi Sınıfı ve Köylülük, Sol Komünizm, Emperyalizm, Devlet ve İhtilal; Stalin’in hazırlattığı Bolşevik Partisi Tarihi kitaplarını okudu.
69’un sonlarında durum iyi görünüyordu. Güneş gökyüzünde kendini hissettirmeye başlamış, kuşların şakıyışlarında ciddi bir artış olmuş ve Türk Solu Bürosu, Robert Kolejli güzel kızların uğrak noktası haline gelmişti.
Halkın Günlüğü, ağustos-2017